‘Bizim
zamanımızda farklıydı’ derler ya hep… İşte bizim zamanımızda sokaklarda
terleyene kadar oynar, yorulduğumuz zaman hep beraber su içmeye –çeşmeye-
giderdik. İçerken suyla oynar kahkahalar atardık. Oyun oynarken zaman öyle
hızlı geçerdi ki gölgemiz yere düştüğünde gölgemizle bile dans ederdik.
Nerede kaldı
o çocukların masumiyeti? İsteklerini ya da ihtiyaçlarını nezaket çerçevesi
içerisinde sözlü olarak dile getiren, annesinin gözünün içine bakıp annesinin
yaptığı yüz mimikleriyle ne demek istediğini anlayan çocuklar… Kurdukları
cümlelerle özgüven ile ukalalık arasındaki çizgiyi kaybetmeyen, isteklerini
ağlamadan, tavır-tepki koymadan dile getiren çocuklar nerede! Bezden bebekleri,
tahtadan arabalarıyla arkadaşlarıyla saatlerce evcilik oynayan, hatta en
sevdiği oyuncağını arkadaşlarıyla paylaşan çocuklar…
Renkli
televizyonların çıkmasından sonra, televizyonun yaygınlaştığı ve çok kanallı
dönemin gelmesiyle beraber bile çocukların izleyecek belirli kanalları ve
uyması gereken saatleri vardı. Ailenin planladığı uyku programına uyulur, erken
saatlerde yatılır ve kalkılırdı. Oysa ki günümüzde anne ve babası uyuduktan sonra
saatlerce televizyon ya da bilgisayar başında kalan çocuklarımız var.
Çocuklar
için hazırlanan materyal ve programlarının çocuğa artı katmayıp, materyallerin çocuğu
eğitip öğretmesi gerekirken çocuk materyale değer katıyor, anlam yüklüyor.Örneğin
en çok oynanan bilgisayar oyunu aşırı talep yüzünden satış patlaması yapıyor en
çok kullanılan tablet, playstation vs. cihazların fiyatı artıyor.Geçmişte ilkokul yaş
grubu çocukları televizyonda kendine
özel hazırlanmış programı yirmi dakika en fazla yarım saat izlerken günümüzde çocuklar
iki yaşından itibaren saatlerce cep telefonuyla oyun oynuyor bu da yetmiyor
aileler ilkokul çağında çocuklara maddi değeri yüksek marka akıllı telefonlar,
tabletler vb alıyor.Okul öncesi yaş gurubunda çocuklar özbakım becerilerini,
kişisel gelişimlerini tamamlamamışken saatlerce cep telefonuna odaklanıp
kalabiliyor.Oysaki çocuğun çevresindekilerle iletişim kurması, fermuarını
çekmesini düğmesini iliklemesini ayakkabısının bağcıklarını bağlamayı öğrenmesi
gerekir.Eskiden çocuklar daha çok okur ve daha iyi dinlerlerdi.Günümüzde kitap
okumayan çocuk sayısı her geçen gün artış göstermektedir.Çocuklar dinlemeyi,
düşünmeyi, sorgulamayı, araştırmayı severken şimdilerde bireysellik ön plana
geçtiği için kopyala yapıştırın kolaylığını da yaşayarak kendi dünyalarında
hareket, görüntü, aksiyon artış gösteriyor.
Çocuklarımız
artık doğayı tanımıyor.Çileğin ağaçta mı, tarlada mı yetiştiğini
bilmiyorlar.Daha da vahimi markette yetişiyor cevabı veren çocuklarımız
var.Geçmiş yıllarda bir kolejde ilkokul öğrencisine öğretmeni sınıfta “jaguar” nedir diye sorduğunda cevabı “araba” oluyor ve
o marka aracın özelliklerini çok net ifade ediyor.Maalesef teknoloji arttıkça
ve evlerimize girip başköşeye yerleştikçe çocuklarımızda hayvan, doğa, evren
sevgisi kalmayacak ve tamamen robotlaşmış bir hayat yaşamaya
başlayacaklar.Belki doktor avukat olacaklar ama merhametten vicdandan
değerlerden kendi kültürlerinden uzak olacaklar.
Ebeveynler
geçmişte yaşamadıkları eksik kalan tüm yanlarını çocuklarına vererek tatmin
olmaya çalışıyorlar.Biz görmedik çocuğumuz görsün mantığıyla hareket ettikleri
için yaramazlık ve şımarıklık arasında ki kontrolü sağlayamıyorlar.Özellikle çalışan
anneler için durum daha da vahim.Anne çalıştığı çocuğuna yeteri kadar zaman
ayıramadığı için çocuğunun her istediğini her dediğini yaparak annelik
görevlerini yerine getirdiğini düşünerek manevi olarak rahatlama sürecine
giriyor.Çocuğuna ne kadar zarar verdiğini, doyumsuz bir birey olarak hayata
hazırladığının farkına varamıyor.Eksik bıraktığı sevgiyi, şefkati, ayıramadığı
zamanı her dediğini yaparak giderdiğini tamamladığını düşünüyor.
Onların
geleceği için mutlu birey olarak yaşamaları ve mutlu bireyler yetiştirmeleri
adına hayatın zorluklarını öğretelim, gösterelim. Yaşanan tüm olumsuzlukların
temel sebebi sevgisizlik olduğu için öncelikle sevmeyi öğretelim.Varlığı
bilsinler ama yokluğu da öğretelim.Güç katalım, güven verelim gücünü arkadaşını döverek değil ilimde
bilimde kullanmasını öğretelim.Paylaşmayı, acıyı, merhameti , adaletli olmayı öğretelim, hayvan sevgisi aşılayalım.Bir
ağacın bir insan gibi canlı olduğunu anlatalım.Özentiler karşısında kendi
kültürünü kaybetmesine asla izin vermeyelim. Çocuklarımızın özgüvenli,
bilgi-birikim sahibi, vicdanlı, donanımlı yetişmeleri için onlara “hayır”
demeyi öğrenelim.
Unutmayın
siz çocuğunuza kıyamıyorsunuz ama günü geldiğinde kıyacaklar çok olacak…
http://www.urfanatik.com/gecmisten-gunumuze-cocuklar-makale,1257.html
http://www.urfanatik.com/gecmisten-gunumuze-cocuklar-makale,1257.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder