30 Nisan 2018 Pazartesi

Elalem

......yıllarca elalem ne diyecek kaygılarıyla içimizdeki çocuğu öldürmesek de yüreğimize bastırdık susturduk, yetmedi kendi çocuklarımızı da elalemin değerleri doğrultusunda yetiştirdik.Zaman zaman çocuk olmalarına bile izin vermedik.
Çabuk büyüttük kendimizi, çocuklarımızı...
Sonra ne mi oldu!
İçimizdeki çocuk öldü 
Yaşam anlamsız hale geldi, mutsuzluk arttı...
İçinizdeki çocuğu öldürmeyin sevginizle besleyin besleyin ki hayat daha anlamlı ve keyifli olsun.
Sevgili küçe komşularım,yaşamınıza anlam ve değer katmanız dileğiyle mutlu bir gün dilerim
Sevgiyle kalın
 
Fotograf Şükrü Şükrü Dolaş


26.04.2018



Hasretim

..... bu sabah güneşin doğduğu yerde olup
Avuçlarına yüreğimi bırakarak
Gözlerimin içindeki aşkı gör isterdim...

28.04.2018







Çıtçıtlı Şeker

........ Bayramlar tatile denk geldiğinde babam bizi mutlaka Siverek'e dedemlere götürürdü.ilkokul 8-10 yaşlarındaydım dedem ve babaannemin Camikebir mahallesindeki evlerine son gidişlerimizdi. Onlar öldükten sonra babam bir daha bizi götürme gereği duymadı  Ben orada olmayı çok severdim ve mutlu olurdum.Belki çevremizden, dostlarımızdan çok ilgi alaka görürdüm ondan hoşnut kalırdım bilemiyorum sonuçta çocuk ruh hali işte.. Ben memlekete iner inmez doğru mahallenin iki bakkalına giderdim.Çıtçıtlı şeker diye bir şeker vardı, yerken ağızda patlar çıtır çıtır sesler çıkarırdı o şeker Ankara'da yoktu satılmazdı.Bu arada şekerin gerçek adı neydi bilmiyorum bu ismi ben koymuştum.Camikebir mahallesindeki Elmamut ve Genco (isimleri doğru ifade edemiyor olabilirim) dedikleri bu bakkal amcalar benim bu çıtçıtlı şekere olan sevdamı çözdükleri için kağıt külahımı ağzına kadar doldurup verirlerdi.Elmamut tonton yaşlı ak saçlı sakallı bir amcamızdı, Genco abimiz görme engelliydi hala zaman zaman o bakışları gözümün önüne gelir, o gün o çocuk aklımla "Genco abi görme engelli zor satar o kazansın" diye düşünerek once ona giderdim.... Birde dedemlerin yan evinde oturan iyilik meleği Sülo vardı tabi... !
Yaşayanlara sağlık, afiyet ölenlere rahmet dilerim... 


............


28.04.2018


























Sevdan

Sevdan 
Fırat gibi
Asi ve deli..
Dokunmadan hissetmelerim
Yüreğinden öpüşlerim
Çok sevmelerim
İşte bu yüzden....








23 Nisan 2018 Pazartesi

Ay Karanlık Gecede

Ay karanlik bir gecede
Camikebir mahallesinde
Oturdum bir duvar dibine
Dusundum
Bu kucede yuregimi yuregine emanet etmistim
Bu kuce karanliginda korkma ben varim demistin
Ay geceye teslim olmus
Yaktim kacak bir sigara
Baktim sol yanim sizliyor
Sen kopuyorsun yuregimde
Arindirdim yuregimden sevdani
Koydum hikayemizin sonuna noktayi
Ay karanlik bir gecede
Camikebir mahallesinde
Arzu Kılıç
22.04.2018


17 Nisan 2018 Salı

Eğer bir gün yüreğin daralırsa

Eğer bir gün yüreğin daralırsa
Çık küçelere umudunu ara
Belki kaldırım kenarında boynu bükük papatya
Belki Nigardüzü'nde bir çocuğun gözlerinde....
Yüreğin bu sevda ağır geldi derse
Yol ver gitsin
Eyvallah etme kimseye
Ne sevdalar geldi, deldi geçti....
Koy bir bardak kaçak çay
Aç radyoyu "ezim" eşiliğinde batan güneşi izle
Unutma adam gibi sevenlerin bahtıdır yalnızlık..
ARZU KILIÇ






16 Nisan 2018 Pazartesi

Kimbilir!

Kimbilir!
Belki bir martı uçar gelir
Şehrine
Kanadında sevdamın yükünü taşır
Gelir konar yüreğine
Hem de yüreğinin ta orta yerine...
...........




Ay akşamdan doğarken

Ay akşamdan doğarken
Fırat'ın kenarında 
Fırat gibi asi ve çılgın
Yağ yüreğime....
Serpil gözlerimden kirpiklerim ıslansın
Yarım kalmasın sevdamız... 
Ay akşamdan doğarken 
Dicle'nin kenarında
Dicle gibi sakin, sessiz, içlice
Sar sarmala yaralarımı
Sar ki yüreğimin sızısı dinsin
Sar ki bu hasret son bulsun...



Doğaya baharın gelişi gibi yüreklere de gelse keşke!!

Doğaya baharın gelişi gibi yüreklere de gelse keşke!!
Gönüllere merhamet düşse mesela
İnsanlar birbirini sevse, güvense...
Kansız, savaşsız, gözyaşı olmadan
Analar hiç ağlamasa, sevenler ayrılmasa
Yüreklere de bahar gelse keşke!!




14 Nisan 2018 Cumartesi

ANADİLDE EĞİTİM

ANADİLDE EĞİTİM
Dil, insanların tüm duygu ve düşüncelerini anlatmak, kendini karşı tarafa ifade edebilmek için kullandıkları yazılı ve sözlü araçtır aynı zamanda canlı kabul edilmiştir. Kısacası dil en basit haliyle bildirim aracıdır diyebiliriz. Bir milletin kullandığı dil kendine özgüdür dünyalarını, düşüncelerini, ideolojisini ve vizyonun belirler.Uzmanlar dilin nasıl geliştiğini ve günümüze kadar nasıl geldiğini tam olarak çözebilmiş değiller.Dilin doğuşunda kelimelerin ilk oluşumunda, doğada kendiliğinden oluşan sesleri taklit etmenin önemli bir yeri olduğu düşünülmektedir.Günümüzde hala ses taklidinden doğup gelen kelimeler mevcuttur.
Dili aynı zamanda toplumsal yönüyle de birbirinden ayırmamız gerekir.Dil bireysel olarak kişinin kültür, yetiştikleri bölge, yaptıkları meslek, psikolojik ve çevresel faktörlerden dolayı dilin kullanım şekli farklılık gösterebilir.Aynı evde büyüyen ve yaşayan iki kardeş dili aynı şekilde kullanmayabilir.Anadil öğrenme ailede başlar özellikle anne bu konuda önemli görev taşır.Aile faktöründen sonra yakın çevre devreye girer önem teşkil eder.Çocuk dünyaya gözlerini açtığında herkesten önce annesinin sesini duyar, şive ve lehçeyi örnek alır bilinç altına yerleşir.
Dil bireyin dünyaya gelmesiyle elde ettiği bir haktır.Bireyin ailede öğrenmeye başladığı ilk dil anadildir.Sonradan çeşitli nedenlerden öğrenilen dil ikinci dil kapsamına girmektedir.Birey anadilini ne kadar sağlam ve doğru alırsa  kimlik gelişimi ve sosyo-kültürel gelişimi açısından doğru şekillenir, yaşamında kendini doğru ifade edebilmesi kolaylaşır. Dil kullanıldıkça gelişir, kullanılmadığı zaman da yok olmaya mahkumdur.İnsan konuştuğu dilde düşünür, düşündüğünü yapar ve düşüncelerini karşı tarafa aktarabilir.
Çocuk Hakları sözleşmesinde çocuğun  ailesinin kültürüne , kimliğine, dil ve değerlerine göre yaşaması gerektiği ortamında bu şekilde hazırlanması gerektiği belirtilmiştir. Yine İnsan  Hakları Evrensel Bildirgesi'nde özellikle anadile vurgu yapılmıştır.Dünya genelinde yaşayan toplumlara bakarsak bir çok kimlikte insanlar karşımıza çıkacaktır.Ülkeler göç altıkça anadil karmaşası ve kültür çatışmaları kaçınılmaz olmuştur.Kendi içlerinde yaşayan azınlıkla anadili konuşma konusunda baskı uygulanmasa, kendi kültürlerini öğrenme fırsatı tanınsaydı yüzyıllardır hiçbir sorun yaşanmayacaktı.Dünyada eğitim konusunda en başarılı olan ülkeler çoklu dille eğitim-öğretim vermektedir.Bu çalışmayla azınlıklara fırsat tanımanın yanı sıra kendi vatandaşının da doğru kanaldan dil öğrenmesi kolaylaşmıştır.Ülkemizde bu çalışmalar yeterli seviye ye ulaşmamıştır.Hala toplum içerisinde ayrıştırmalar, çatışmalar, kavgalar süre gelmiş hatta ölümle sonuçlanan olaylar yaşanmıştır.İnsanlar empati kurmadığı için karşı tarafı anlamakta güçlük çekmiştir, farklı dille konuşulması sanki ülkeyi bölmenin başlangıç noktası görülmüştür.Bu süreci siyasilerde avantaja çevirip kendilerine seçim malzemesi yapmışlardır.Oysa ki  insanı etik değerler bakarsak  anadilde eğitim, ikinci üçüncü beşinci dil öğrenimi insanı bir değer ve haktır, kimse buna engel koymamalı.Sonuçta doğarken ailemi, dinimizi, dilimizi seçmiyoruz seçmeden doğuyoruz.İnsanların kendi anadilleriyle birlikte ve kendi kültürleriyle yaşaması ülkeyi daha yaşanabilir hale getirir.İdeolojik bir baskı olmadığı için insanlar daha mutlu yaşarlar, mutlulukta başarı, kardeşlik, dostluk getirir.
Ülkemiz bu konuda bir çok ülkeye göre daha fazla sıkıntı yaşamaktadır, zaman zaman sınırlamalar getirilmiş, zaman zaman sorun görmezden gelinmiştir.Bu olumsuz süreçten en çok çocuklar kadınlar zarar görmüştür.Okula başlayan anadilde eğitim almayan, dilini kullanamayan   çocuklar kimlik oluşumunda,  kültürel gelişiminde ciddi sıkıntılar yaşamakta bilinç altına yerleşerek  psikolojilerinde kalıcı izler bırakmaktadır. 
Çocuklar okula başladıklarında okuma-yazmaya geçerken sorun yaşadığı için kendini ezik hissedip başarısızlığa şartlanmasına bu doğrultuda da akedemik başarılarının düşmesine sebep olmaktadır.Bu noktada öğretmene çok büyük duyarlılık ve görev düşmektedir.Bu tip bölgelerde öğretmenlik yapanların durumu da ayrı bir mevzu… Öğretmen aile ve öğrenciyle sağlıklı iletişim kuramadığı için her geçen gün sıkıntılar artacak ve sancılı süreç katlanarak devam edecektir bu durum da çocukların başarılarını etkileyecektir.Milli Eğitim Bakanlığının anadilin sorun olarak yaşandığı bölgelere özel öğretmenler yetiştirip göndermesi gerekmektedir.
Yüzyıllardır yaşanan bu sıkıntılara tek çözüm yolu insanların anadili, dini, dili vs. olduğu gibi kabul ederek, siyasete alet etmeden insanların haklarına saygı duyarak insanı insan yapan değerler olduğu gerçeğiyle kabul edilmeli ve bu doğrultuda çözümler aranmalı bulunmalı ve hayata geçirilmelidir.Dünyada hiçbir ülke  anadiliyle konuştular diye bölünmedi, tam tersi insanlar daha huzurlu mutlu ve adalet içerisinde başarılı bir şekilde yaşadılar.Fillandiya ve Japonya eğitim sistemini incelediğimiz zaman uygulamalı bir şekilde kanıtlandığını görmüş oluyoruz.Eğitimde çok başarılı bulunan ülkelerde anadiller seçmeli ders olarak verilmiştir.Ülkemizde Alman, Fransız, İngiliz vb. okullar varken ve ülkemizin çocuklarına eğitim-öğretim verirken tüm anadillerde çalışma yapılmaması derin bir mevzu… 
Yüzyıllardır ülkemizde farklı milleten, farklı dinden-dilsen insanlar yaşamıştır.Aslında bu noktada kültür zenginliği oluşmaktadır.İnsanların kendi kültürlerini yaşayarak ve anadilleriyle konuşarak yaşamaları kimseye zarar vermeyecektir.Ülkenin gelişimindeki en önemli faktör eğitimdir ve eğitimin temelinde dil yatmaktadır.
Sadece ülkemizde değil tüm dünyada yaşayan insanların demokratik bir ortamda, eşit haklara sahip, anadilini kullanabilen barış huzur içerisinde yaşamalarını diliyorum.Yetkililerin bu konularda alt yapı çalışmalarına daha fazla önem vermesini ve icraata dönüşmesini gönülden diliyorum.

ARZU KILIÇ
13.04.2018

http://www.irfangazetesi.com/kose-yazisi/202/anadilde-egitim.html

6 Nisan 2018 Cuma

TOPLUM VE EĞİTİM

TOPLUM VE EĞİTİM

Eğitim Nedir? Eğitim sadece Milli Eğitim Bağalığının belirlediği müfredat doğrultusunda ders kitaplarındaki bilgilerin çocuklara öğretilmesi öğretilmeye çalışılma çabası olmamalıdır. Çocukların özgüvenlerinin gelişmesi, benmerkezci olmamaları, sorgulama yeteneklerinin gelişmesi için akademik eğitimin yanı sıra sosyo-kültürel faaliyetlerin içerisinde yer almaları gerekmektedir. Ayrıca doğru arkadaş, seçmeyi bilen, araştırmacı, paylaşmayı bilen, üreten, sorgulayan, başarı değil mutluluk odaklı çalışan, okumayı araştırmayı seven bireyler olarak hayata hazırlanmaları gerekmektedir. Bireyin yaptığı işi severek yapması, mutlu olması akabinde başarıyı getirecektir. Bedensel, ruhsal ve sosyal yönden sağlıklı yetişen bireylerle toplumun refah düzeyi artar. Eğitim he ne kadar önce ailede başlasa da bireylerin sosyalleşmesi, toplumsal ve kültürel değerler kazanıp faydalı bireyler olma yolunda eğitim kurumlarına çok iş düşmektedir. Sadece ders kitaplarındaki bilgilerin eğitim adı altında çocuklara aktarılarak sağlıklı bireyler yetiştirmek mümkün değildir. Süreci ekonomi, din, kültür etkilemektedir hatta günümüzde töre, gelenek-görenek adı altında bir takım yönlendirmeler yaptırımlar süreci belirlemektedir.
Eğitim kurumunun eğitimle alakalı sorunların üstesinden gelmesi için kendini her alanda gelişmesi ve yenilemesi gerekmektedir. Eğitimde nitelikli eleman istihdamı, ülkenin ekonomik durumu, devletin eğitime ne kadar destek verdiği ve bütçe ayırdığı eğitimin kalitesini ve gidişatını belirler. Ülkenin ekonomisi ve yönetimin eğitime bakış açısı çalışanların daha iyi koşullarda görevlerini sürdürmeleri ve eğitim alanların eğitim ortamlarının araç gereçleri, fiziki şartların, teknolojinin iyi olması ve bu doğrultuda doğru yatırımların yapılması eğitimin en iyi seviyede verilmesini sağlar. Toplumu oluşturan bireylerin eğitimli yetişmiş olmaları ülkenin kalkınması için doğrudan etki edecektir. Eğitim ne kadar gelişirse ülke o kadar ilerleyerek ülkenin refah seviyesi artacaktır. Eğitimde yaşanan sorunların hemen hemen hepsi ülkenin yönetim şekli ve siyasetiyle alakalıdır. Ülkeyi yöneten ve eğitim planlayan kurumların sürece çok etken oldukları için gelişmelere ayak uydurmaları, sürece siyasi görüş ve vizyonlarını alet etmemeleri gerekir. Ulusal bütünlüğe önem veren, topluma faydalı, teknolojiyi takip eden, bilimi destekleyen siyasetin emellerinde alet edilmeden vicdanlı merhametli bireyler yetiştirilmesi doğrultusunda planlamalar yapmaları gerekmektedir. Eğitime önem veren gelişmeleri takip eden ülkelerde ilgili kurumlar eğitiminin önemi, gelişmesi, amaçlarının doğru belirlenmesi konusunda önemli rol oynar. Eğitim sistemini kurgulayan kurum ve kişilerin temel hak ve hürriyetlerin korunarak toplumun huzurunu sağlayacak, hukuk sistemi doğru kurgulayacak bireyler yetiştirecek eğitimli bireyler yetiştirmesi gerekmektedir.
Ülkenin toplumsal gelişim sürecini etkileyen en büyük etken olan eğitim sistemi doğru kurgulanmalı değişimleri yaşama aktarmalı, kendini yenilemeli geliştirmeli edinilen ve biriktirilen bilgilerin sistemlerine aktarmaları yeni yetişen kuşağın değerlerimizi kaybetmeden büyümelerini sağlamalı evrensel değerler doğrultusunda bireyler yetiştirilmeli.


http://www.irfangazetesi.com/kose-yazisi/198/toplum-ve-egitim.html