26 Aralık 2018 Çarşamba

MÜLTECİ KADINLARIN GÖZYAŞLARI

MÜLTECİ KADINLARIN GÖZYAŞLARI
Dünya var olduğundan bu güne savaş, ekonomik-politik nedenler, coğrafik yapılarda yaşanan sosyo-ekonomik ya da çatışmaya dayalı sıkıntılar, siyasilerin ve para babalarının stratejileri ve çıkarları yüzünden insanların mülteci olma ve sığınma talepleri devam etmektedir. Göçler biraz daha isteğe bağlı olup, sığınmalar zorunluluğa dayanmaktadır.
Her sığınmacının, mültecinin, muhacirin ayrı ayrı yürek burkan hikâyeleri vardır; Bu hikâyeler romanlara sığmayacak kadar çoktur. Mülteciler -bölgemim insanının deyimiyle muhacirler- olmak en çok kadınları ağlatıyor, ülkelerinde yıllarca tırnakla kazıp kazandıkları maddi ve manevi birikmişliklerini, en önemlisi sevdiklerini, toprağa kefensiz koyanlardır…
İnsanlar ülkelerindeki ateşten kaçarken, nasıl olumsuzluklar yaşayacaklarını bilmedikleri dinini, dilini, ırkını, mezhebini, gelenek ve göreneklerini bilmediği en yakın ülkeye sığınmaya çalışırlar. Bizler halk olarak yaşanan dramların iç yüzünü bilmeyip, sadece fotoğrafların görünen yüzünü yorumlarız!
Özellikle son zamanlarda, ülkemiz en çok göç alan ve sığınma kabul eden ülke durumuna gelmiştir. Yaşanan süreçte travmaların artış gösterdiği gözlemlenmiş ve belli bir sosyo-ekonomik seviyeye sahip olanlar süreci minimum zararla atlatmıştır. Hatta bazen kendi ülkelerinde yaşadıkları imkan ve şartlardan daha fazlasını ülkemizde yakalamaktadırlar.
Yaşanan bu tür olaylar en çok çocukları ve kadınları etkilemektedir. Bu süreçte çocukların eğitim hayatları zarar görmekte korkuları ve kaygıları artmakta, özgüvenleri kaybolmaktadır. Psikolojileri, deprem sonrası oluşan ruh haline döner. Çocuklar yaşama tutunmak için, güçlü görünmeye çalışan ama içten içe yıkılan annelerine sığınırlar.
Kadınlar aile bütünlüğünü, beraberliğini korumaya çalışırken, hırsını alamayan kirli ruhunu tatmine çalışan düşman tarafından şiddete, tacize ve tecavüze uğramaktadır. Bunlara maruz kalan kadınlar güçlü olup çocuklarını korumaya çalışırken kendi ruh sağlıklarını kaybederler. Esas sorunlar acı, kan, keder, gözyaşlarıyla çileli bir şekilde tamamlanan sığınma sürecinden sonra başlar.
Aile kavramı, özelliğini ve anlamını yitirir. Yaşanan olaylarda, sevdiklerini kaybetmiş ya da arkalarında bırakıp gelen kadın yaşadığı ülkenin dilini konuşamadığı için yaşam çok daha zorlaşır. Kadınlar yeni kültüre uyum sağlamaya çalışırken geçmişten gelen değerlerini, davranış biçimlerini bir kenara koyarak içinde bulunduğu toplumun değerlerini yaşam biçimini kavramaya ve çocuklarına bu doğrultuda yön vermeye çalışır. Dil en önemli sorunlardan biridir. Yeni değerleri, yaşanan kültürel değişimi ailesine ve çocuklarına aktarıp onlara yön verecek kişi yine kadındır.
Yeni hayatlarını kuracakları ülkeye geldikleri zaman içerisinde ya da öncesinde, eşini kaybetmiş kadıların temel kavramları anlamak nasıl giyineceğine karar vermek, nereye nasıl gideceğini bilmek kültür geçişini çocuklarına nasıl bir dille anlatacağını belirlemek ve en önemlisi nerede, nasıl çalışıp çocuklarının ekmeğini kazanacak karnını doyuracak düşüncesiyle kaygıları artıyor ve ruh sağlıkları bozuluyor.
Sığındıkları ülkeye yerleşme döneminde, yaşamsal temel ihtiyaçlarına ulaşabilmek, üç beş kuruş uğruna, cinsel ilişkiye zorlandıkları, baskı altında suça teşvik edildikleri görülmüştür. Belli bir kesimin zaman zaman kolayı seçmek adına gönüllü olarak suça iştirak ettikleri görülmektedir. Toplum tarafından kabul görmeyi beklerken ücretli işlerde düşük maaşlarla çalışıp sigortalarının ödenmemesine razı gelmektedirler. Göçle birlikte yaşamda belirsizlikler başlar. Yokluk, çaresizlik aile içi ve çevresel şiddeti tetikler. Kendi ülkelerinde bu tip durumlarda aile büyükleri devreye girer, destek alır, yaşadıkları maddi ve manevi sorunlara çözüm bulmaya çalışırlar. Yeni hayatlarında ne danışacak aile büyükleri ne de bir hukuk sistemi bilmedikleri için, çaresizlik içerisinde duruma katlanmak zorunda kalırlar. Hukuki haklarını öğrenseler dahi, eve ekmeği getiren eşin uzaklaştırılması kadını iyice yalnızlaştıracak ve çaresizleştirecektir. Bu yüzden susmayı sineye çekmeyi tercih ederler.
İmkânsızlıklardan dolayı zaman zaman birkaç aile bir araya gelerek aynı evde yaşamaya çalıştıkları için aile içi ve aileler arası mahremiyet kaybolur. Çocuklar uygunsuz durumlara şahit olur ve gördüklerini model alıp, kendinden güçsüze aynısını uygulamaya çalışır. Bu boyutta şiddet, taciz, tecavüz, uygunsuz elde edilen kazanç vb. artış göstermektedir. Ağırlıkta ataerkil toplumlardan gelen baskılar, en çok kadınların yüreğini ağlatır, annesi ağlayan bir çocuğun gözyaşları, bilmedikleri bir diyarda akar gider, sonuç olarak savaş herkesi yaralar ama en çok kadınları ve dünyaya getirdiği çocukları ağlatır.
Elbet bir gün zalimler, masumların akıttığı gözyaşları içinde boğulacak, işte o zaman insanlık ağlamayacak!

http://www.urfanatik.com/multeci-kadinlarin-gozyaslari-makale,1496.html

18 Aralık 2018 Salı

DEĞERLİ MUHTAR ADAYIM BİR BOT ALMAYA VAR MISIN?

DEĞERLİ MUHTAR ADAYIM BİR BOT ALMAYA VAR MISIN?
Dünyanın en güzel duygusu bir çocuğun, daha doğrusu gülmeyi bir kenara bırakmış yaşamın zorluklarının çarkı arasında gülüşleri sıkışan birinin gülüşlerini o zorlu yaşam çarkları arasından alıp gülüşlerine kardeş yapmak, insani duyguların en güzeli olduğuna inanıyorum.
İnsanoğlu Yıllardır şahsi çıkarları ve egoları doğrultusunda doğayı katletti, çevreyi kirletti, hepimizin bu yıkımda illaki payı vardır. Kısacası kırdık, döktük, yaktık, yıktık geçtik. Durmayı bilemedik gözümüz kör oldu ne denli zarar verdiğimizi göremedik…
Artık dur demenin zamanı geldi geçti bile… Çevremize ve ülke ekonomimize verilen zararlardan birine dikkat çekmek istiyorum; İsraf ve kirliliğin en güzel örneği tabi ki seçim kampanyaları. Her seçim döneminde Hem çevre kirliliğine, hem de gürültü kirliliğine yol açan bu çalışmalarda yapılan milyar TL harcamalarını, daha faydalı hale getirebiliriz!
Çocukluğumdan bu yana, sokaklarda bağıra çağıra gezen araç camlarından broşür promosyon ürün fırlatan gürültüde ve çevre kirliliğinde maddi israfta sınır tanımayan bu beyhude çalışmalar bana ve sanırım benim gibi düşünen binlerce insana hep itici gelmiştir.
Her seçim döneminde aynı şeyleri düşünürüm. Akşama kadar aracın yaktığı yakıtın parası, bütün gün trafikte dolaşan bu araçların diğer sürücüler üzerinde bıraktığı nefret psikolojisi, verilen promosyon ürünlerin tutarı, çevreye en büyük zararı veren sokaklarda bir uçtan bir uca bağlanmış zincir bayrakların maliyetleri ve daha bir çok şey bana anlamsız ve boş hatta gereksiz ve itici gelmiştir.
İnternetin hızla geliştiği, bilim ve teknoloji çağında tüm bu masrafların, yersiz olduğunu, bunun yerine sosyal medyanın daha etkin kullanılarak, sokak gürültüsünden, çevreyi kirleten afişlerden, pankartlardan daha çok etkili olur diye düşünüyorum.
Benim size teklifim belki okyanusta bir damla olacaktır ama söylemeden geçemeyeceğim. Unutmayalım damlaların sürekliliği kayaları delip geçiyor, derin oyuklar açıyor. Bizde Siverek’te başlatacağımız bu kampanyayla belki milyonlara örnek olacağız.
En küçüğünüzden başlamak istiyorum, MUHTAR adaylarımıza sesleniyorum!
Sizler fotografçınızın yönlendirmesi doğrultusunda kasılarak gerilerek çektirdiğiniz fotoğrafları broşür yapıp masrafa girmeyin hem çevre kirliliğine yol açmayın, hem de ülke ekonomisine, doğaya zarar vermeyin.
Bizler sizleri yaptığınız broşürlerden daha iyi anlatırız bundan emin olun lütfen. Kendinizi halkınıza teslim edin bırakın halk sizi anlatsın yüceltsin takdir etsin. Fısıltı gazetesinin en büyük reklam mecrası olduğunu hatırlatmak isterim. Çocukluğumun Küçelerinde paylaşımlarınızın reklamını yapalım yayınlayalım sizlere destek verelim. Unutmayın paylaştıkça çoğalır tüm iyi niyetler güzellikler ve amacına ulaşır tüm arzular. Siz harcayacağınız bu paraların sadece elli lirasıyla bir çocuk botu alın. Evet yalnızca bir çocuk botu. Bu soğuk kış gününde yavrucakların ayakları ısınsın. Çocuğun ayağı ısınırken ailenin size karşı yüreği ısınacak sempatisi artacak bunlar size oy olarak geri dönecektir. Sizlerden önemli ricam bunu sadece oy almak için yapmayın gerçekten içinizden geldiği için bir yavrunun üşüyen ayaklarını sızısını yüreğinizde hissettiğiniz için yapın. Biz vatandaş olarak halka karşı sorumluluklarınızın bilincine vararak yol almanızı isteriz bekleriz. Atacağınız bir adım tüm siyasilere örnek teşkil edecektir. Belki içinizde bu konuda kamuoyunu daha iyi bilgilendirmek, farkındalık yaratmak, duyarlılığı arttırmak isteyenler çıkacaktır bu konuda hemşehrilerime güvenim sonsuz teklifimi geri çevirmeyeceğinizden eminim.
Bu kampanyayı düşündüğümde siyasi, reklam satış içerikli vb paylaşımların Çocukluğumun Küçeleri sayfa paylaşım prensiplerine ve ilkelerine ters düştüğünü biliyordum. Öncelikle kendilerinden müsaade almayı uygun buldum ve sağ olsun sayfa yönetimi bu çalışmanın çocuklara faydası olacağı için desteklerini esirgemediler.
Duyarlılığınız ve ihtiyacı olan çocuklara sağlayacağınız desteğiniz için şimdiden teşekkür ederim.
Saygılarımla



http://www.urfanatik.com/degerli-muhtar-adayim-bir-bot-almaya-var-misin-makale,1480.html

11 Aralık 2018 Salı

HOŞ GEL YENİ YIL HOŞÇA KAL…


HOŞ GEL YENİ YIL HOŞÇA KAL…

İnsanlık, varolduğu günden bugüne dek umutla yaşar ve daha fazla mutlu olmanın arayışı içerisine girer. Mutluluk kavramı kişiye göre değişir: Kimileri sevdikleriyle birlikte sağlıklı, huzurlu yediği bir lokma ekmeğe şükrederken, kimileri ise bulunduğu sosyo-ekonomik durumunu aşarak büyük hayaller kurar.
   Umutlarımızı yeni bir yıla bağlamak ve şartlarımızı aşan hayaller kurmak zamanla bizleri mutsuzluğa, umutsuzluğa ve karamsarlığa sürükler. Her yeni yıl hepimiz için yeni umutlar demektir. Hayallerimizin sınırı yoktur. Aslında yeni yılın bize tam olarak ne ifade ettiğini ya da kimimize göre çok da anlam ifade etmediğini birçoğumuzbiliyoruz. Sadece takvim değişiyor ve biz bu takvim değişikliğine manevi ve pembe anlamlar yükleyip bunubilinçaltımıza yerleştirmeyi seviyoruz. Yeni yıl, geçmiş yıllarda yapamadığımız, başaramadığımız hayallerimizin bilinçaltından çıkıp tekrar hayal kurmanın verdiği enerjidir.
    Yeni yılda herkesin dileği, istemi farklıdır. Kimisi sağlık, huzur sevgi, isterken kimisi de ev, araba para ister. Hayallerimizin sınırı yoktur. Bizler şartlarımızı zorlayan uç noktadaki hayallerle yeni yıla girerken hastanede, hapishanede madenlerde, kısacası zor yaşam koşulları içinde olan insanların hayallerini hiç düşünmeyiz. Hasta yatağında yatan bir insan yeni yıla kolunda serumsuz sağlıklı girmeyi hayal eder. Hapishanedeki insan ailesiyle geçireceği yeni yılın hayalini kurarak demir parmaklıklar arkasında mavi gökyüzünü görmeye çalışır. Tüm bu istem ve arzularımızın temel sebebi; iç huzurumuzun eksik olmasıdır. Yeni yıl işin bahanesi olur ve yeni yıldaki hayallerimizle sadece iç huzurumuzu rahatlatma çabasıdır.
   Çocukluğumuzda yeni yıla girerken büyüklerimiz birbirlerine iyi temennilerde bulunurdu. Herkes ailesi sevdikleri ve yakın çevresi için maneviyat içeren hoş sözler söylerdi. Şimdilerde insanlar genelde şahsına yönelik maddiyat içeren dileklerde bulunuyor. Dileklerinsınırı kalmadı. İnsanlar aileleri ile birlikte genelde ev ortamında yeni yılda nasıl zaman geçireceğini, eğleneceğini planlarken şimdilerde sosyo-ekonomik nedenlerden dolayı bırakın yakınlarımızı düşünmeyi kendimizi dahi unutur olduk. Özellikle metropollerde işsizlik, iş stresi, trafik, mobing altında çalışma, ekonomik kaygılar vs. yoğun kaygı duyup kendimizi dahi unutur olduk.
   2019 yılının son günlerinde yeni yıla sesleniyorum;  hoşça gel ve hoşça kal bizimle…
   Öyle bir gel ki; masum çocukların ölmelerini, tacize uğramalarını engelle! İnsanların yüreğine sevgi, merhamet ve şefkat koy, vicdanlarını sızlat, sızlat ki yanlışlardan uzak dursunlar. Aç yatan komşusuyla bir lokma ekmeği paylaşmayı bilsinler.
   Öyle bir hoş gel ki; kadın cinayetleri tacizleri son bulsun. Hatta insanın insana yaptığı şiddet ve hatta insanların tüm canlılara yaptığı eziyet son bulsun. Hayvanlar doysun, ağaçlar bitkiler rahat nefes alsın. Özgürce korkusuzca köklerini salsınlar toprağa, dallarını uzatsınlar gökyüzüne.
   Gel yeni yıl! Hoş gel ve insanlara duygu-düşüncelerini özgürce ifade edebilme şansı ver. Utanıp sıkılmadan, ulu orta yerde hıçkıra hıçkıra ağlayabilsinler sevinçlerini. Küçücük bir şeyden mutlu olup evreni çınlatacak kahkahalar atabilsinler. Birbirlerini en önemlisi hayatı sevsinler, daha çok sevsinler. O kadar çok sevsinler ki; bir karanfili koklamasını kaldırım kenarında açan bir papatyayı seyredip mutlu olmasını bilsinler. Bir şarkıya eşlik edip ritim tutabilsinler.
   Hoş gel hoşça kal yeni yıl. Sevgisizlik duvarlarını kaldır aramızdan, tüm sevdiklerimizle dolu dolu yaşat hayatımızı. Bir parçada olsa sorumluluklarımızdan uzaklaşıp, kendimiz için yaşamayı öğret bize. İhanetlerden uzak tut bizi, vefasızları çıkarma karşımıza. Hastane kapılarında şifa bekleyenlere, mahpus damlarında haksız yere kalanlara umut ol, çare ol aydınlat dünyamızı. Egoist gözünü hırs, para vemakam bürümüş insanlara ışık ol, yüreklerine vicdan koy. İlmek ilmek nakış gibi sevgi yükle yüreğimize. Bize daha çok sevmeyi öğret. Bir çocuğun acı dolu çığlığıyla, yüreği yanan bir ananın feryadı, isyan dolu ağıtlarıyla değil kuş sesleriyle uyandır bizi. Top, silah, tüfeğe dur de, savaşlara son ver.
   Ya hoş gel, hoşça kal bizimle ya da al bu dünyadan tüm insanlığı; al ki doğa dengesine kavuşsun. Papatyalar boynunu bükmesin, gelincikler yaprak dökmesin, baharda açsın kardelenler.
    En önemlisi sen önce çocukları yaşat. Yaşat ki gülüşleri yankılansın insanların yüreklerinde.




http://www.urfanatik.com/hos-gel-yeni-yil-hosca-kal-makale,1468.html